YOL
Zihnimin karanlık odalarından birindeyim aydınlık bir günün sabahında. Etrafıma hafif düşünceli biraz da boş gözlerle bakarken bir ağaç fark ediyorum perdenin arasından. Aniden ve tüm güzelliğiyle. Aynı seni fark ettiğim gün gibi. Kalbimi açtığım gibi perdeyi açıyorum ve karşımda tüm ihtişamıyla duran bir ağaç. Güzel ve birçok çiçek taşıyor dallarında.
Biraz ağırlık yapmış gibi çiçekler bu güzel ilkbahar ağacına. Çok mutlu görünüyor ama aynı zamanda onları taşımaktan yorulmuş. Bazı çiçekler pespembe ve yüzlerini güneşe dönmüşler. Bazılarıysa bembeyaz. Bazı dallardaysa hiç çiçek yok. Ağacın en üstündeki çiçekler biraz daha mutlu görünüyorlar gözüme ama diğerleri daha az mutlu. Gövdesine bakınca anlıyorum. Bir ağaç da olsa büyürken tam yeşerememiş. Çiçek açmaya çalışmış hep. Ama fırtınalara dayanamamış bazı dalları. Çiçekleri dökülmüş, kurumuş. Bazı dalları yere daha da yakın, düşmek istemişler ama gövdesi buna izin vermemiş. Topraktan aldığı suyla, havadan aldığı oksijenle ve gökyüzündeki güneşle en sonunda bir çiçek açtırmayı başarmış dalların birinde. Onu gören diğerleri de merak etmiş nasıl çiçek açtı diye. Toprağı dinlemişler, güneşe bakmışlar. Yağmurlu havalarda birbirine sarılmışlar. İşte sonunda da bu ağaç olmuşlar.
Bugün bu ağacı görünce birden aklıma geldin. Ve yazdım ben de. Nereden bilirdim o anda bu ağacın ziyaretçilerinden birinin sen olacağını. Aynı ağaca bakıp farklı hayallere dalacağımızı. Kim bilir sen neler düşündün bu ağaca baktığında. Duygularınla mı izledin bu ağacı yoksa sadece bakıp geçtin mi güzel olduğu için. Zihnini okumak isterdim bu yüzden zaman zaman. Aslında sen de o ağaç mısın? Benzettin mi kendini ona? Bilmek isterdim. Büyürken sen ne kadar fırtına yaşadın? Ne kadar sık yağdı yağmurlar gözlerine? Toparlayabildin mi sen de sonunda bu ağaç gibi? Yoksa hâlâ toprağı dinlemeyi öğrenemedin mi? Ya da karşına çıkmadı mı hiç onu dinlemeni söyleyen birileri. Belki de o ben olabilirim.
Sana zaman zaman toprağı hatırlatıp onu dinlemen gerektiği ve ihtiyacın olduğunda utanmadan güneşe bakabileceğini söylemeliyim. Ya da en azından hissettirmeliyim bunu sana. Hayata mantığını bırakıp duygularınla bakman gereken zamanlar olduğunu hatırlatmalıyım. Çünkü bunları öğrenmek eğer yalnızsan çok zor olabilir. Seni sana fark ettirecek kişi her zaman karşına çıkmayabilir. Ya da çıkar sen fark etmezsin. O zaman o kişi seni de alır götürür gittiği yere.
Eğer böyle bir şans yakalayamazsan yine bu ağacın altına gel. Onun dallarına bak topraktan gökyüzüne kadar uzanan. Hayatını hatırla, yaşadıklarını, düştüğün kalktığın o zor zamanları… Tek başına kendinden aldığın kuvvetle geldiğin bu yolun başlangıcını… Yeri geldi pes etmek istedin. Bu yolun bu kadar ilerleyebileceğini hiç mi hiç tahmin etmedin. Yeri geldi elindeki tüm imkanları sonuna kadar kullandın ve evrendeki sonsuz yolcuğunun en azından yarısına kadar geldiğini düşündün. En büyük yanılgın da bu oldu. Ama yılmadın işte bu ana kadar geldin. Bundan sonra vazgeçemezsin. Her şey için çok geç. Bu kadar yolu yürümüşken artık pes etmemelisin. Ellerin cebinde yürümediğin yolu artık dinlemen gerektiğini düşünerek bırakmamalısın.
Belki de önünde yeni bir durak var şimdi. Az daha sabredersen o durağa ulaşıp biraz dinlenebilirsin. O durakta da seni anlayacak başka ağaçlarla karşılaşabilirsin. Yolun eğer sonu varsa, sonunda o ağaç sen de olabilirsin. Doğru yeri bulduğunda topraktan aldığın güçle çiçeklerinin evi olmaya başlayabilirsin. Belki de şu an doğru toprakta olduğunu düşünüyorsun. Birkaç çiçek açmaya başladın bile. Ama yolun devamını görme şansın hâlâ var. Bunun için yoluna devam et, kim bilir belki günün birinde ben de sana su olmak için gelirim.
