top of page

GÖĞÜ DELEN ADAM KİTAP ANALİZİ

İnsanlığımızın modern ve medeni yaşantısı günün birinde birçoğumuzun ilkel, medeniyetsiz olarak nitelendireceği bir kabile şefi tarafından eleştirilse inanın hepimiz kahkahalarla gülerdik öyle değil mi?


Kaliteli kumaşlardan lüks elbiseler dikip giyen bizler dururken, yarı çıplak ve ayakkabısız gezen kabileler kim medeniyet kim öyle değil mi? Tuiavii adındaki Samoa Adalarındaki Polinezya halkının bir kabile şefi olan bu kişi yaşantısının bir kısmını Avrupa’da geçiriyor ve bizim asla bakamayacağımız bir bakış açısıyla halkına seslendiği bir mektup yazıyor. Kitapta bolca karşılaştığımız ilk çıkış ismi olan “Papalagi” kelimesinin anlamı beyazlar ya da yabancılardır ama kelimesi kelimesine çevirdiğimizde “göğü delen” anlamı ortaya çıkar.


Göğü delenden kastedilen, adalarına ilk gemilerin gelişini sanki ufukta bir delik açtılar da oradan geldiler gibi gördükleri için öyle bir anlam yüklemişler papalagi sözcüğüne. Şefin halkı için kaleme aldığı bu mektuplar bizim kendi yaşantımıza hiç bakamayacağımız bir gözle bakmamız açısından çok kıymetlidir, şef halkı için bir aydınlanma ve farkına varış amacıyla yazdığı bu mektupları bizler okuduğumuzda da aslında yaşantımızda göremediğimiz ya da yanlış bir şekilde sürdürdüğümüz onca şeyin farkına varmış oluyoruz. Kitap on bir başlıktan oluşmakta ve her bir başlık farklı birçok konuyu irdelemekte. Giydiğimiz kıyafetlerden, evlerimize, paraya, tanrıya, makinelere, sosyal yaşantımıza, düşünce sistemlerine kadar birçok konuda halkına bilgi verirken bir yandan uyarılarda da bulunuyor. Bizim metafor olarak nitelendirebileceğimiz bu kelimeler ve anlatımlar şefin gerçek, saf bakışı ve düşünceleri bizi hem şaşırtıyor hem de bir yandan gözümüzü açıyor. Sağladığı farklı bakış açısının başka bir eşinin olduğunu sanmıyorum.


Kitabı tek bir yönden okursak, köyden inenin şehirde yaşadığı şok gibi komik ve garip bir anlama çabası olarak algılarız oysaki kitap bizi hiç bakamayacağımız bir mercekten baktırır aslında her şeyin kendi ürettiğimiz birer saçmalıktan ibaret olduğunu, hayat çabası, amacı olarak idrak ettiklerimizin aslında ne kadar anlamsız ve yıpratıcı şeyler olduğunu anlarız. “Göğü delen” bizler aslında ruhsal bakımdan nasıl o yapraktan taştan yapılmış hasırında oturan o kabileden nasıl aşağı vaziyetteyiz gerçekten de her şeyi kendimiz yapıp kendimiz yıkıp sonra da onlara bir isim takıyoruz ve anlamsızca hayatlarımızı heba ediyoruz.


Sosyolojik bir eleştiri niteliği taşıyan bu kıymetli eseri kesinlikle okumanızda fayda var zira göremediklerimizi gördürüyor bu eser. Okuduğunuzda hayata olan bakış açınız kesinlikle bir nebze de olsa değişecektir. O medeniyet sandığımız ve uğruna hayatımızı heba ettiğimiz yanılgılardan çıkmak dileğiyle…




0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page