top of page

RÜYALARDA BULUŞMAK

Uzun bir yolculuğa çıkıyorum. Bagajda bana ait ama benim olmadığını hissettiğim bavulumla birlikte. Arka koltukta camdan dışarıyı izliyorum. Dolunay arsızca tepede şahlanıyor. Güzelliğini geceye sunuyor. Yıldızları kıskandırmak için parlıyor. Ya da benim gözlerim onun güzelliğinden başka bir şey göremiyor.


Gözlerimde onun yansıması kafamda durmadan çalan bir şarkı… Bu bana rahatsızlık vermiyor. Aksine beni düşünmekten alıkoyuyor. Biliyorum gözlerimi kapatsam ve kafamda çalıp duran şu zımbırtı sussa geçmişimle baş başa kalacağım. Kafamı yavaşça arabanın camına yaslıyorum. Araba her ufak tümsekten geçtikçe kafam cama çarpıyor. Bu beni camdan kafamı kaldırmaya itmiyor. Hatta daha çok yaslıyorum kafamı. Acı bana gözerimi kapatmamak için bir bahane sunuyor. Kafamda çalan şarkı yavaşlıyor, araba daha az tümsekten geçiyor. Göz kapaklarım özür dileyerek kendilerini salıveriyor.

Bir zeytin ağacının en üstünde otururken buluyorum kendimi. Dalın ucunda bir serçe bana eşlik ediyor. Ayaklarımı bir öne bir geriye sallıyorum. Birini bekliyorum. Kolumdaki saate bakıp bakıp gelmeyeceğini düşünmeye başlıyorum. Kulaklarım adım sesi duymak için dikkat kesiliyor. Göz bebeklerim sağa sola kaymaktan acımaya başlıyor. Kuru otların çıkardığı hışırtıyı duyuyor birden kulaklarım. Kalbim yerinden çıkacak gibi. Yıllar sonra aynı yerde tekrar onu göreceğinden heyecanla çarpıyor. Daldaki serçe kanatlarını hızlı hızlı çırparak gökyüzüne yükseliyor. Onu izliyorum önce, ürkmesine anlam veremiyorum.


Oturduğum ağaç sallanıyor birden. Aşağıya baktığımda uzun bacaklarıyla ağacı tekmeleyen yaşlı adam bana gülümsüyor. Gözleri her zamankinden daha yeşil, yüzündeki yılların verdiği kırışıklıklar hâlâ yerli yerinde. Hiçbir zaman kesmediği ak şevron bıyığı özenle taranmış. Kollarını açıyor bana inmem için. İnatçılık etmek istiyorum her zamanki gibi. Ama yıllar sonra onu gördükten sonra tekrar gider korkusuyla vazgeçiyorum bu düşüncemden. Daldan kollarına atlıyorum. Sımsıkı sarıyor beni. Daha önce böyle sıkı sarıldığımızı hatırlamıyorum. O an vücudumun şimdikinden 5 kat daha küçük olduğunu hissediyorum. Boynundan yüzümü kaldırıp ellerime bakıyorum. Minicik tombul bir el karşılıyor beni. Anın tadını çıkarmak istiyorum ama kendimi gerçeklerden de alıkoyamıyorum. Tombul ellerim bıyıklarını seviyor sakince. Dudaklarım yanaklarının her yerini öpüyor. Özlemim o kadar çok bastırılmış ki şimdi birden gün yüzüne çıkması beni biraz hırçınlaştırıyor. Yavaşça beni yere indiriyor.


Bugünlük bu kadar yeterli olduğunu ve eve dönmem gerektiğini söylüyor. Ben yıllar sonra duyduğum sesini hafızama kazırken söylediği cümleyi idrak edemiyorum. Kaşlarımı çatıp ne dercesine ona bakıyorum. Eliyle hadi hadi yapıp beni itekliyor. Oysa nereye gideceğimi bile bilmiyorum. Eliyle karşıdaki tepenin ardını gösteriyor. Oraya dönüyorum fakat bu yol benim için çok uzak geliyor. Arkamı döndüğümde ince uzun çelimsiz adamın uzaklaştığını görüyorum. Gitme diye bağırmak istiyorum ama dilim konuşmaya yemin etmiş gibi hareket etmiyor. Bu sefer koşmayı deniyorum. Yerde uzanan sarmaşık bacaklarıma dolanıyor. Hiçbir şey yapamadan onun gidişini izliyorum. Sadece bana gözlerim düşman değil galiba bir damla suyu feda ediyor. Acımın içimde fırtınaya dönüşmemesi için sakinleştiriyor. Vücudumu ağaca yaslayıp onun çalıların ardında kayboluşunu izliyorum. Bu bana ilk gidişinden daha çok acı veriyor.


Gözlerimden durmadan süzülen damlalar dudağıma karışıyor. Tuzlu su yanaklarımı yakıyor. O tamamen ortadan kaybolduktan sonra sarmaşık bacaklarımı serbest bırakıyor. Birden yere kapaklanıyorum. Gözlerimi açtığımda arabanın arka koltuğunda buluyorum kendimi. Cama hızla çarpan kafam şiddetle acıyor. Sağ elimle acıyan yerimi ovuşturuyorum. Gözümden akan damla acıdan değil biliyorum. Dudaklarımda yamuk bir gülümseme peydahlanıyor. Gerçekte buluşamayacağımızı biliyorum. İşte biz de rüyalarda buluşuyoruz.

YanıtlaYönlendir




0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page