top of page

TARANTİNO’ DAN REZERVUAR KÖPEKLERİ

“Rezervuar Köpekleri” ad itibariyle nerden çıktı bu isim diye sorgulatacak türden bir isme sahip ve bir o kadar da ilginç olaylar silsilesinin de içine düşeceğimiz türden bir film. 1992 yılında düşük sayılabilecek bir bütçe ile çekilen film suç, gerilim ve dram türlerini içerisinde barındırıyor.


Ünlü yönetmen Quentin Tarantino’nun ilk kez yönetmen koltuğuna oturduğu film bir bakıma usta yönetmenin ününün başlangıcı olmuş. Film birbirini pek tanımayan altı suçlu ve bir patronun elmas soygunu yapmak için organize oluşunu ve sonrasında gelişen olayları konu alıyor. Filmde çok hızlı bir şekilde akıyor olaylar, hızlı bir şekilde olup bitiyor gözümüzün önünde ve bolca kan görüyoruz. Filmin başında suç ekibinin bir restoranda oturup yemek yerken ki konuşmalarıyla başlıyor. Kişiler birbirlerine isimleriyle hitap etmiyorlar hepsinin renklerden oluşan belirli kod adları var. Bay beyaz, turuncu, mavi, pembe şeklinde hitap ediyorlar birbirlerine film boyunca.


Soygun günü vurulan bay turuncu arka koltukta kanlar içinde yatarken bay beyaz onu hem sakinleştirmeye çalışırken hem de onu buluşma noktasına götürmeye çalışıyor. Buluşma noktasına vardıktan sonra oraya gelen bay pembe içlerinde bir köstebeğin olduğunu ve polise onları ihbar ettiğini bağırarak anlatıyor ve bay beyaz da ona katılarak köstebeğin kim olduğu hakkında tartışmaya başlıyorlar. İlerleyen süreçte mekana bay sarı olarak hitap edilen psikopat karakterimiz giriyor ve soğuk umursamaz tavırlarıyla sinirle birbirlerine girmiş olan diğer ikiliyi direkt üstüne çekiyor. Onun köstebek olduğunu düşünüp silahı ona doğrulturken o bir sürprizim var diyerek olay esnasında yakaladığı polisi göstermek için aracının bagajına götürüyor onları. Olayların işlenişi sırasında çok sayıda flashback yapılarak geçmişte yaşanılan olayları görüyoruz. En önemli ve etkileyici flashback ise kesinlikle bay turuncunun geçmişine dönülerek tuvalet hikayesi diyebileceğimiz daha önce yaşanmamış kurgu bir olayı ezberleyip oradakileri etkilemek amacıyla yaşayarak anlatmasıdır.


Asıl mekan olan depoya dönecek olursak bağlanan polise psikopat karakterimiz bazı işkenceler yapmış, kulağını kesmiş ortalık daha da fazla kan gölüne dönmüştür ama her filmde birçok psikopat karakterin yaptığı gibi bir müzik açılır, psikopatımız anlamsız ama havalı sorular sorar kişiye ve müzik eşliğinde dans ederek yapacağını yapar. Yapacağını yapıp en deli anına gelip ortalığa benzin döküp yakacağı sırada mekanda yerde yatan bay turuncu onu vurup polisi kurtarıyor ve kendisinin polis olduğunu söylüyor. Ortalık karışıklığın son raddesine filmin sonlarında ekibin kalan kısmı depoya geldiğince yaşanıyor birbirlerine bağırıyorlar kimin haklı olduğunu tartışıp silahları birbirlerine doğrultuyorlar ve filmin genel hatlarını bozmayarak kanlı bir sonla da bitiriyorlar.


Film hızlı başlayan ve hızlı biten, karakterler arasında sürekli yaşanan gerilimli konuşmalarla dolu ve sessiz geçen sahneler de bile bir o kadar gerilimi hissettiriyor. Çok kaliteli oyunculuk performansları sergiliyor ekip ve film bir oyuncu odaklı sürmüyor. Karakterler hareketleri, sinirlilikleri, sesleriyle o planlanıldığı gibi gitmeyen soygun sonrasında ortaya çıkabilecek yüksek gerilimi çok net bir şekilde bizlere hissettiriyorlar. Filmin kalitesinin en büyük sebebi kesinlikle kurgusu ve bu kurguyu sürekli, hızlı ve dolu dolu bir gerilimle bizlere yaşatması.


İzlemeye değer kısa ve güzel bir Tarantino yapımı.



0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page